21 Kasım 2007 Çarşamba

Stresle Başa Çıkmak İçin On Adım

Psikolog Doktor Şule Çelik

Okulda yeni bir doneme başlayacaksınız, zaman zaman icinizde tanimlayamadiginiz bir sıkıntı hissediyorsunuz. Sınava girmeden önce, bir arkadaşınızın doğum günü partisinde giderken, futbol maçına çıkmadan önce ya da törenlerde size bir görev verildiğinde yaşadığınıza benzer bir sıkıntı bu. Genel olarak "stres" diye tanımlanan bu durumla baş etmenin yolları var.

1. Kaygının belirtilerini belirleyin: Kaygılı olduğunuzda içinizden gelen sesin size ne anlatmaya çalıştığını bulmaya çalışın. "..... hakkında kaygılıyım." gibi. Bu sesi en çok ne zamanlar duyduğunuzu bulmaya çalışın. Bir sınav mı yaklaşıyor, bir futbol maçınız mı var ya da bir doğum günü partisine mi gideceksiniz..
Böyle zamanlarda neler yaptığınızı bulmaya çalışın, tırnaklarınızı yiyor olabilirsiniz, saçlarınızla oynuyor olabilirsiniz, ayaklarınızı sallıyor ya da yere vuruyor olabilirsiniz. Bu gibi belirtilerin farkına varmaya çalışın.

2. Yardım isteyin: Her şeyle tek başınıza baş etmek zorunda değilsiniz. Bu yüzden sizi aşan konularda yardım istemekten çekinmeyin. Yardım alacağınız kişi bir büyüğünüz, öğretmeniniz ya da okulunuzda bulunan rehber öğretmeniniz olabilir.

3. Sizi kaygılandıran güç durumlarla başa çıkmak için önceden stratejiler belirleyin: Size kaygı veren, zor gelen şeyleri yapmak için bir plan yapın. Örneğin, matematik sınavına hazırlanırken konuları günlere bölün, hazırlanmak için gerekli zamanı ayırın ve her gün yalnızca planladığınız bölümü çalışın.

4. Sizi rahatlatan aktiviteleri belirleyin: Müzik dinlemek, yürüyüş ya da spor yapmak, bir arkadaşınızı aramak sizi rahatlatıyor olabilir. Bunlar kaygı ile başa çıkmada sağlıklı aktivitelerdir. Kaygılandığınız zamanlarda bu etkinlikleri yapmayı deneyin.

5. Hatayı nasıl tanımladığınızı analiz edin: Kendinizi mi suçluyorsunuz? Kendini suçlamak ile sorumluluk almak birbirinden farklıdır. Karamsar olanlar kendilerini suçlarlar, iyimser olanlar kendilerini suçlamazlar. "Sınavda basarisiz oldum çünkü aptalım ya da yetersizim" demek yerine, " "Sınavda basarisiz oldum çünkü sınav benim çalışmadığım bölümleri içeriyordu ya da sinavda basarisiz oldum çünkü yeterince çalışmadım." demeyi deneyin. Bu durumda, bir sonraki sınavda yanlış ya da eksik olan davranışınızı değiştirme şansınız olacaktır. Yaşamınızın diğer alanları için de bunu yapmayı alışkanlık haline getirin. Sürekli kendini suçlama ve cezalandırma, kendine zarar verici davranış (self-defeating behavior) olarak tanımlanır ve gerçekte güçlü olduğunuz halde kendinizi güçsüz hissetmenize neden olur.

6. Stresli ve zor zamanlarda iyi uyuyun ve düzenli beslenin: Çok yoğun çalışmanız gereken dönemlerde öncelikle temel gereksinimlerinizi karşılamaya çalışın. Eğer böyle zamanlarda çok yorgun düşer ya da uykusuz kalırsanız, stresle başa çıkmak için gücünüz azalacaktır.

7. Size sıkıntı veren düşüncelerinizden kurtulmaya çalışın: Bir günlük tutun ve kızgınlıklarınızı, hayal kırıklıklarınızı, üzüntülerinizi kağıda aktarın.Bu süreç sizin hangi durumlarda kendinizi nasıl hissettiğinizi anlamanıza da yardımcı olacaktır.

8. Kendi sınırlarınızı belirleyin: Matematik sınavına bir gecede hazırlanabilir miyim ya da bir haftada on kilo vermem mümkün mü? Böyle gerçekçi olmayan hedeflere ulaşmaya çalışmak gücümüzün dışındadır. Kendinize ulaşılabilir hedefler belirleyin ve küçük adımlarla bu hedefleri gerçekleştirmek için elinizden geleni yapın.

9. Önceliklerinizi belirleyin: Öyle zamanlar vardır ki, yapılacak işler arasında sıkışıp kaldığımızı hissederiz. Çöplerin atılması, ödevin bitirilmesi, bir rapor yazmak için bir çok araştırma yapılması gerekmektedir vs., vs.
Böyle zamanlarda kendiniz için en önemli olan konudan en az önemli olan konuya doğru bir derecelendirme yapın ve işlerinize sizin için en önemli olandan başlayın. Önceliklerinizi belirlemeyi bir alışkanlık haline getirin.

10. Spor yapın: Egzersiz yapmak kendinizi daha canlı, enerjik hissetmenize yardımcı olur. Basketbol oynayın, yürüyüşe çıkın, koşun, yüzün, futbol oynayın.Ne kadar az zamanınız olursa olsun mutlaka hoşunuza giden bir egzersiz yapmaya çalışın.

Neden Ailemle Bu Kadar Sık Kavga Ediyorum?

Çeviren:
Psikolog Doktor Şule Çelik

Giydikleriniz. Yedikleriniz. Yatak odanızın duvarlarının rengi. Nereye, nasıl gittiğiniz. Kimlerle arkadaşlık ettiğiniz. Saat kaçta uyuduğunuz.

Bunlar, ailenizin siz çocukken sizin adınıza denetlediği konulardan yalnızca bir kısmı. Çocuk olarak sizlerin olup bitenler hakkında söyleyebilecek çok fazla şeyiniz yoktu; sabahları yediğiniz mamadan, akşamları giyeceğiniz pijamaya kadar her şey konusunda aileniz karar verirdi. Bu da iyi bir şeydi-çocuklar bu tip korunmaya ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyarlar, çünkü onlar kendilerine bakabilecek ve kendi kararlarını verebilecek olgunlukta değillerdir.

Fakat sonunda çocuklar büyür ve genç olurlar. Genç olmanın bir yönü, ailenizin kişiliğinden ayrılan kendi kişiliğinizin gelişmesidir. Gençlerin, yaşam hakkında kendi öz görüşlerini, düşüncelerini, ve değerlerini yaratmaları son derece doğaldır. Bu onları yetişkinliğe hazırlar. Fakat siz kendi kararlarını veren bir yetişkin olmaya doğru büyür ve değişirken, aileniz bu duruma uyum sağlamak için zor zamanlar geçirebilir. Onlar yeni sizi henüz anlayamamaktadırlar- onlar sadece kendisi hakkında karar verilen ve bu duruma hiç aldırmayan, kendi çocuklarını tanımaktadırlar.

Çoğu ailede bu yeni uyum durumu gençler ve ebeveynler arasında birçok kavgaya neden olur. Siz odanızın duvarlarını posterlerle donatmak isterken, onlar gemici temalı duvar kağıdını artık neden beğenmediğinizi bir türlü anlayamazlar. Sizin için okuldan sonra bütün günü alışveriş merkezinde dolaşarak geçirmek sorun değilken onlar bunun yerine spor yapmanızı tercih ederler. Ergenler ve ebeveynler arasındaki bu tür çatışmalar son derece doğalken, gençler kızgınlık duyar çünkü ailelerinin kendilerine saygı duymadıklarını ve yapmayı istedikleri şeyler için kendilerine esneklik tanımadıklarını düşünürler, ebeveynler kızar çünkü artık hiçbir şeyi kontrol edemediklerini düşünürler. Böyle bir çatışma durumunda tarafların incinmesi çok kolaydır. Arkadaşlık ilişkileriniz, cinsellik hakkındaki tutumunuz, partilere katılmanız daha da büyük tartışmaların çıkmasına neden olur çünkü kaç yaşında olursanız olun aileniz sizi sürekli sizi koruma ve tehlikelerden uzak tutma eğilimdedir.

İyi haber şudur, ebeveynlerle kavga etmek her ailede yaşanan bir durumdur ve sonunda ortadan kalkacaktır. Gençlerin ve ebeveynlerin yeni rollerine uyum sağlamaları onların birkaç yılını alacaktır, bu sırada ailenizle iyi bir iletişim içinde olmaya çalışmak yapılacak en iyi şeydir. Bazen, onların sizin bakış açınızı anlamaları hiçbir zaman mümkün olamayacakmış gibi gelir. Fakat onlarla konuşmak ve düşüncelerinizi açıklamanız, onların gözünde daha fazla saygı kazanmanıza neden olabilir. Bu durumda herkesin mutlu olabileceği bir yol bulmak da mümkün olabilir. Örneğin, dışarıda bir saat daha fazla kalmak için odanızı temizlemeye gönüllü olabilirseniz, siz ve ebeveynleriniz bu durumdan mutlu olarak kendi yollarınıza gidebilirsiniz. Unutmayın, ebeveynleriniz de bir zamanlar gençti ve bir çok durumda kendi gençlikleri ile sizinki arasında ilişki kurabilirler.

http://kidshealth.org/teen/mind_matters/feelings/fight.html

20 Kasım 2007 Salı

Çocuklarınızla İletişiminiz Nasıl?

Psikolog Doktor Şule Celik White 

Çocuklarla iyi bir iletişim kurabilmek, anne-babalar için önemli bir beceridir. Çocukları ile etkili bir iletişim ve pozitif bir ilişki kurabilen anne-babalar, anne-baba olmaktan daha fazla keyif alabilirler. Genç ya da çocuk, her yaşta anne-babaları ile iyi ilişki içinde olan bireylerin kendilerine güven duyguları gelişir, kişiler arası ilişkilerde karşılıklı saygı duymayı öğrenirler. Çocuklarla iyi iletişim kurmak her zaman kolayca ulaşılabilen bir hedef değildir. Çocuklar ve anne-babaların iletişim kurma biçimleri birbirinden farklıdır. Öte yandan iletişimin etkili olabilmesi ortama da bağlıdır. İyi bir iletişim için anne ve babalar sakin ve huzurlu bir ortam hazırlamalıdırlar. Cocuğunuzla etkili iletişim kurabilmeniz için sunlari yapabilirsiniz: 
Çocuğunuzu dikkatli ve nazik bir şekilde dinleyin. Çocuğunuz konuşurken sözünü kesmeyin. 
Çocuğunuz konuşurken vereceğiniz cevabı hazırlamakla meşgul olmayın. 
Çocuğunuz konuşmasını bitirip sizden cevap isteyene kadar, düşüncenizi söylemeyi erteleyin. 
Çocuğunuzun, ihtiyacı olduğunda onun yanında olacağınızı bilmesini saglayin. 
Çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde gazetenizi bırakın, televizyonu kapatın ve dinlemeye hazır olun. 
Çocuğunuz size önemli bir şey anlatmaya çalışırken telefon konuşması yapmaktan kaçının. 
Başkalarının yanında çocuğunuzu eleştirmeniz ya da uyarmanız, çocuğunuzun size gücenmesine ve kızgınlık duygularına neden olabilir ve size olan güven duygusunu zedeleyebilir. 
Çocuğunuzla konuşurken, gerekmiyorsa başkalarını konuşmanıza katmayın ve mümkün olduğunca çocuğunuzla yalnızken konuşun. 
Çocuğunuzla konuşurken fiziksel olarak onunla aynı seviyede olmaya dikkat edin, tepesinden bakmak yerine eğilin ve göz hizasında iken onunla konuşun. 
Eğer, çocuğunuza kızgınsanız, onunla konuşmak için sakinleşmeyi bekleyin. Aksi halde objektif olamayabilirsiniz. Çok yorgun olduğunuz zamanlarda çocuğunuzu aktif bir şekilde dinlemeniz zorlaşacaktır. Bu nedenle çocuğunuzla konuşmak için yorgun olmadığınız zamanları seçmeye özen gösterin. 
"Neden öyle olduğunu ya da neden öyle davrandığını" sormak yerine "Ne olduğunu"sorun. 
"Ben sözümü bitirdikten sonra konuşacaksın, senin için en iyisinin ne olduğunu ben bilirim, sadece söylediğimi yap" gibi cümleleri azaltmaya çalışın, bu tür konuşma biçimi açık iletişimi engeller ve daha sonra çocuğunuzun sizinle açık iletişim kurma olasılığını azaltabilir. 
Hakaret içiren ya da aşağılayıcı sözcükler kullanmayın. Konunun çözümü için, çocuğunuzun adım adım bazı tedbirler planlamasına yardım ve öncülük edin. 
Yaptıklarıyla ya da yapmadıklarıyla onu yargılamayın. Çocuğunuza, onu olduğu gibi kabul ettiğinizi gösterin. Çocuğunuzun sizinle iletişim kurma çabasını destekleyerek açık iletişimin sürdürülmesine yardımcı olun.

19 Kasım 2007 Pazartesi

Ders Çalışmanın ve Öğrenmenin Kolay Bir Yolu Var mı?

Psikolog Doktor Şule Çelik

Saatlerce çalışma masanızdan kalkmadan sınava hazırlanıyorsunuz ya da ödev yetiştirmeye çalışıyorsunuz. En yakın arkadaşınız ise son akşamını film seyrederek geçiriyor ve başarılı oluyor. -İnanılır gibi değil! Siz de başarabilirsiniz. Sorun; çalışmanın ve öğrenmenin yollarını bilmemenizden kaynaklaniyor olabilir.
"Verili Çalışmanın ve öğrenmenin yolları" , sizlerin bilinçli çalışmanıza yardımcı olmak icin hazirlandi.

VERİMLİ ÇALIŞMA VE ÖĞRENME YOLLARI

Olumlu ve yeterli ortama sahip olmalarına rağmen, bazı öğrencilerin başarısız olmalarının nedeni; verimli çalışma ve öğrenme yollarını bilmemeleridir. Verimli çalışma ve öğrenme yollarını bilmek her öğrenci için ihtiyaçtır.

Öğrenme Nedir

Öğrenme davranışların değişmesidir. Bilmediğimiz bir bilgiyi bilir hale gelmemiz, yapamadığımız bir etkinliği uygular duruma gelmemiz bir öğrenmedir. En yalın tanımla öğrenme, bilebilme, yapabilmedir. Öğrenmenin sınırı yoktur, yaşam boyu devam eder. İnsanoğlu her şeyi bilmek doğaya hakim olmak ister. Bugünkü uygarlığı da insanın öğrenme merakı yaratmıştır.
İnsanın bilinçli bir varlık olarak neyi, niçin ve nasıl yapacağını bilmek hem hakkı hem de insan olma sorumluluğunun gereğidir. Öğrenme işinin zaman, amaç, merak ve irade ile yakın ilgisi vardır. İrade ve zamanın nasıl kullanılacağını bilmek, öğrenme yollarını bilmektir. Orta öğretim programlarına alınan ders konuları planlı çalışma alışkanlığını edinen öğrencilerin başarabilecekleri düzeydedir.

Öğrenme İlkeleri

1. Öğrenme bir amaca yönelik olmalıdır. Amaçsız öğrenme olamaz. Amaçlı çalışma aynı zamanda öğrenmeye karşı bireyde istek uyandırır.
2. Öğrenme deneyime dayanmalıdır. Deneyim ile öğrenilen bilgiler öğrencinin kendine güvenini arttırır.
3. Öğrenme isteğe bağlı olmalıdır. Bu istek de öğrenilecek konunun ana hatlarının önceden kavranmış olması ile yakından ilgilidir.

Planlı Çalışınız

Başarılı olmak için planlı çalışmak gerekmektedir. Planlı çalışmak bir işi parçalara bölüştürmek sonunda da zamanlara paylaştırılan işi gerçekleştirmektir. Plan sizi belli zamanlarda belli işleri bitirmeye zorlayacaktır ve bu plan doğrultusunda çalışan öğrencinin başarısı mutlaka artacaktır.
Planlı çalışabilmek için, günlük zaman cetveli hazırlamak ilk adımdır. Günlük plan sadece çalıştığınız konularda değil günlük diğer çalışmalarınızın, dinlenme, eğlenme konularınızın neler olacağını, bunlara ne kadar zaman ayıracağınızı da göstermelidir. Belirlediğiniz bu zaman çizelgesini kullanmak kolay iş değildir, özellikle başlangıçta bu konuda kendinizi zorlamanız gerekmektedir. Kısa süreli bu sıkıntılarınızın, ileride sizi bekleyen mutlu, başarılı ve doyurucu yıllar için yatırım olduğunu düşünmek sizi çalışmaya yönlendirebilecektir. Alışkanlık oluşmaya başladığında ise belli zamanlarda belli işleri yapmadığınızda duyacağınız sıkıntı, düzenli çalışma alışkanlığının pekişmesine neden olacaktır. En önemli nokta hazırladığınız planınızı, zorunlu olmadıkça günü gününe, saati saatine hiç değişiklik yapmadan, herhangi birini atlamadan gerçekleştirebilmektir.

Çalışma Zamanını İyi Ayarlayınız

Yaygın görüşe göre yarım saatten az bir çalışma verimsizdir. Yarım saatten kısa süreler, bir kitabı karıştırmak, liste yapmak gibi işler için kullanılabilir. Verimli çalışma için en yararlı zaman dilimleri birer saatlik sürelerdir. Ancak bir yazı yazma, ödev hazırlama gibi çalışmalar için iki üç saat ayrılabilir. Çalışmanızı en kolay öğrendiğiniz, dikkatinizi en kolay toplayabildiğiniz saatlerde gerçekleştirmeniz gerekmektedir. En verimli saatler, bir çok insan için sabah saatleridir.
Zamanınızı planlarken; başkasını örnek almak yerine, kendi yetenek, ön bilgi, beceri, tutum ve ihtiyaçlarınızdan yola çıkmanız daha yararlı olacaktır.
Bir öğrenci için okul saati dışında iki saatlik dinlenme süresi uygun görülmektedir. Bu saatleri sosyal faaliyetler, sohbet, dinlendirici okuma, resim, müzik, spor ve koleksiyon çalışmalarının biri ya da birkaçı ile doldurabilirsiniz. 40-60 dakikalık etkili bir çalışmadan sonra 5-15 dakika kadar dinlenmek gerekmektedir. Kısa dinlenmelerde dikkatin dağılmaması için çalışma yerinden fazla uzaklaşmamak gerekmektedir.

Çalışma Yerinizi Belirleyiniz

Masası, sandalyesi, ısısı, ışığı ve gürültüden uzak bir odanızın bulunması başarı kazanmada önemli ölçüde rol oynar. Eğer evde özel bir çalışma odası yoksa, günlük odadan bir köşeyi çalışma yeri olarak ayırmak gerekmektedir. Ders kitapları, yardımcı kitap ve diğer araç gereçleri rahatlıkla alınabilecek bir yerde bulundurmak kolaylık sağlayacaktır.
Ders çalışırken mutlaka masa başında oturulmalıdır. Yatarak ya da ciddiyetten uzak bir ortamda ders çalışmak başarısızlığa neden olur. Eğer evde bir çalışma ortamı yok ise okul kitaplığının belli bir köşesi çalışma yeri olarak kullanılabilir.

Dikkatin Çalışma Konusu Üzerinde Yoğunlaşması

Çalışmaların verimli olabilmesi için dikkatin çalışma konuları üzerinde yoğunlaştırılması önemlidir. Bunun için:
a- Dikkatin dış uyarıcılardan mümkün olduğu kadar uzak tutulması ve bu amaçla çalışma yerinin ve ortamının iyi seçilmesi,
b- Not alınması,
c-Güçlü amaçlar seçilmesi,
d-Ele alman konunun günlük yaşamla bağlantısının kurulması gerekmektedir.

Anlama Gücünün Geliştirilmesi

Öğrenmek, anlamak demektir. Anlama gücünün geliştirilmesi için konunun dikkatle okunması, öğrenilenlerin eski bilgiler ile benzerlik ve bağıntısının kurulması, örneklere dikkat edilmesi, okunulan konunun ana fikrinin ortaya çıkarılması hususları üzerinde durulması gerekir.

Bütün, Parça-Bütün Yöntemi

A. İnceleme,
B. Sorular oluşturma,
C. Okuma,
D. Hatırlama ve özetleme,
E. Tekrarlama.

A. İnceleme:
Bir kitabın veya yazının incelenmesi o kitap hakkında genel bir bilgi sahibi olmak demektir. Bu da kitabın adının, yazarının, basıldığı yılın, kapağındaki tanıtıcı yazıların önsözü ile içindekilerin ve ana başlıkların genel olarak gözden geçirilmesi ile mümkün olur. Eğer kitabın devamından yararlanılmak isteniyor ise o zaman daha ayrıntılı bir inceleme yapılmalıdır.

B. Sorular oluşturma:
Her kitabı veya yazıyı bir takım sorulara cevap bulmak için okumak gerekir. Bu nedenle okumaya geçmeden önce, yapılan incelemeden de yararlanılarak söz konusu kaynaktan cevaplan bulunabilecek sorular belirlenmelidir. Bu sorular okuyucuyu daha dikkatli okumaya yöneltecektir.

C. Okuma:
Bir ders kitabını ya da düşündürücü bir eseri okurken beyin güçlerini konuya yöneltmek gerekir. Okuduğunu anlamadaki başarı iyi ve hızlı okuyabilmeye bağlıdır. Okuma sırasında niçin, nasıl, nerede, ne zaman, kim gibi sorular okuyanın kafasında merak uyandırmalıdır. Özelden genele doğru gitmede kitabın her bölümünün ve sonuçta tümünün ana düşüncesini bulmak gerekir. Ele alınan konunun veya yazının en az iki defa okunması anlamanın ön şartıdır.
İlk okumada kitap ya da yazıdaki ana ve yan düşünceleri tespit etmek gerekir. Bu sırada not çıkarma ve satırların altını çizme gibi işlemler yapılmamalıdır. İkinci okumada ise; ana ve yan düşünceler kesin olarak belirlenmeli ve satır altlan çizilmelidir.
a. İyi okumak: Bütün parça-bütün yöntemindeki çalışmaları yerine getirmek iyi okumak demektir.
b. Hızlı okumak: İyi ve etkili okuma deyince, okuduğunu anlamak ve hızlı okumak akla gelir. Ancak hızlı okumayı engelleyen faktörler vardır.
1. Kavrama uzaklığının ve kesintilerinin kısa oluşu; bazı kişiler bir yazıyı okurken bir veya daha çok kelimeyi kavrayabilirken bazıları tüm satırı kavrayabilmektedir. Buna kavrama uzaklığı denir.
2. Sık sık geriye dönüş; kavrama uzaklığı ne kadar uzak olursa geriye dönüşler o oranda çoğalır ve zaman kaybına neden olur.
3. Sessiz okuma alışkanlığının kazanılmış olmasıdır.
Okuma hızının geliştirilmesi için; gözlerin kusursuz olması ya da göz kusurlarının giderilmiş olması, sözcük dağarcığını zenginleştirmek, çok okumak, sözlük ve ansiklopedi gibi kaynak kitaplardan yararlanmayı alışkanlık haline getirmek, yeni, yabancı ve teknik sözcükleri not etmek ve bunları günlük konuşmalarda ve yazılarda kullanmaya çalışmak gereklidir.
Okumayı geliştirmede ön şart iyi ve sürekli okuma alışkanlığı edinmek, günde en az 15-20 dakikalık bir zamanı okumaya ayırmaktır. Okumayı daha iyiye götürmek için okuldaki Türkçe ve Edebiyat öğretmenleri ile işbirliği yapılabilir.

D. Hatırlama-Özetleme:
Okuduklarını yeniden gözden geçirmeyen hatırlamaya çalışmayanlar, öğrendiklerinin yarısını kitabı bıraktıktan bir süre sonra unutmaktadırlar. Bu nedenle öğrendiklerimizi unutmamak için düzenli bir çaba göstermek zorundayız.
Gözden geçirme ve hatırlama çalışmalarınızı parça parça yürütmelisiniz. Her başlık altındaki parçayı dikkatle okuduktan sonra durunuz, okuduklarınızı hatırlamaya çalışınız. Eğer zamanınız sınırlı ise konunun ana çizgilerini belirlemekle yetinebilirsiniz.
Okuduğunuz yere bakmadan o parçayı başarı ile özetleyebilirseniz o parçayı anlamışsınız demektir.
Özetleme: Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta okunulan yazının özünü yakalamak ve bunu okunan yazıya bakmadan kendi sözcükleriniz ile oluşturacağınız cümleler ile okunaklı ve kısaca yazabilmektir.
En kolay özetleme paragraf paragraf yapılan özetlemedir. İkincisi paragraf kümelerinin özetlenmesidir. Üçüncüsü bölümlerin özetlenmesidir. En son aşama ise yazının tümünün özetlenmesidir.
Özet çıkarırken yazıdaki planı bozmamaya, yazının amacını yitirmemeye, ana düşüncesini ve onu destekleyen yardımcı düşünceleri belirtmeye ve yazıdaki anlamı korumaya çalışılmalıdır.

E. Tekrarlama:
Bu aşamada, okuyup öğrendiklerinizin doğru olup olmadığını denetlemiş ve doğru olanları pekiştirmiş olacaksınız. Doğrulama amacı ile yapacağınız ilk iş, okuduğunuz kitap ya da yazının genel yapısını incelemektir. İkinci işiniz kitap ya da yazı ile ilgili olarak oluşturduğunuz soruların tümünü cevaplayıp, cevaplayamadığınızı yoklamaktır. Cevaplanması gereken yeni sorular ortaya çıkmışsa, onları da cevaplamış olmalısınız. Üçüncü işiniz ise kitap ya da yazıyı yeniden okumak ve notlarımızdaki eksiklikleri tamamlamaktır.
Not alma:
a. Öğretmenin anlattıklarından özellikle ders kitabında bulunmayan açıklamanın,
b. Bir konferansçının anlamlı bulunan düşüncelerinin,
c. Okunan kitap ya da yazıda ilginç bulunan düşüncelerin,
d. Bir gezide ilginizi çeken özelliklerin,
e. Herhangi bir anda akla gelen ilginç görüşlerin kısa sözlerle yazılması, not alma olarak tanımlanabilir.
Yararları:
a. Konuyu kısaltarak not tuttuğunuz için ifade yeteneğiniz gelişir.
b. Öğrenilenler zamanla unutulsa bile bu konu ile ilgili notları okumakla konuyu hemen hatırlarsınız.
c. Not tutma anında dikkat devamlı olarak bir toplandığından bilgi ve fikirler kolayca zihninize yerleşir.
d. Tertip ve düzenleme yeteneklerinizi arttırır. e. Sizi sürekli olarak etkin, uyanık ve gelişmeye açık tutar.
Not almada dikkat edilecek noktalar:
1. Not almaya başlarken tarih koyunuz.
2. Not tutarken belli bir plana göre hareket edilmelidir. Plan ve taslak, notların düzenli olarak yazılmasına yardım eder. Bir konuyu bölüm ve kısımlara ayırarak not alınız.
3. Notlar kısa ve özlü fikirleri kapsamalıdır.
4. Notlar kendi ifadelerinizle yazılmalıdır.
5. Notları yazarken düzenli ve okunaklı bir ifade kullanılmalıdır.

KAYNAKLAR
Baltaş, Acar. Üstün Başarı. Remzi Kitabevi. İstanbul, 1993.
Aydoğmuş, K. / Baltaş, A. / Baltaş, Z. / Davaslıgil, Ü. / Güngörmüş, O.
Konuk, E. / Korkmazlar, Ü. / Köknel, Ö. / Navaro, L. / Oktay, A./Razon, N.
Yavuzer, H. Ana-Baba Okulu. Remzi Kitabevi. İstanbul, 1993.
Okan, Kenan. Liseler ve Ortaokullar İçin Ev Ödevi Hazırlama Teknikleri. Seçkin Ofset. Ankara, 1989.