4 Aralık 2009 Cuma
Çocuklar İçin Internet Kullanım Önerileri
1. İnternette sohbet ederken ya da mektup yazarken; adınız, soyadınız, adresiniz, telefon numaranız gibi kişisel bilgilerinizi ve kredi kartı numaranızı asla vermeyin. Parolanızı söylemeyin.
2. İnternette ailenizle birlikte gezinin veya ziyaret ettiğiniz siteleri ailenize söyleyin. Hiçbir şeyi ailenizden saklamayın.
3. Ailenizin onayı olmadan;internette tanıştıgınız hiç kimseyi aramayın ve kimseyle buluşmayın. Onlara hiçbir şey göndermeyin. Size herhangi bir şey gönderirse ailenize söyleyin.
4. Ailenizle konuşmadan internet aracılığıyla sorulan sorulara cevap vermeyin. Hiçbir formu doldurmayın ya da hiçbir yarışmaya katılmayın.
5. Hiçbir tartışmaya ya da kavgaya katılmayın.
6. Eger hoşlanmadıgınız bir şeye rastlarsanız, geri tuşuna basın ya da oturumdan çıkın.
7. İnternette iyi bir dil kullanın ve nazik olun. Sadece şaka yapıyor olsanız bile kimseyi korkutmayın ya da tehdit etmeyin.
8. Tanimadiginiz kisilerle hicbir sekilde Internet uzerinden video gorusmesi yapmayin.
9. Ailenizin sizin güvenliginizi ve saglığınızı düşündüklerini bilin. Bilgisayar ve İnternetle ilgili kurallara uyma konusunda ailenizle işbirliği içinde olun ve başınıza ne gelirse gelsin onlara söyleyin.
Aileler İçin Internet Kullanım Önerileri
1- Internetin, doğru kullanılmadığında zararlı olabileceği konusunda çocuklarınızı uyarın. Çocuklarınızın, Internet hakkındaki düşüncelerini ve bilgilerini günlük olarak takip edebilir, böylece yanlış bildikleri konuları düzelterek onları yönlendirebilirsiniz.
2- Internete bağlanmak için yalnız sizin bildiğiniz bir şifre kullanabilirsiniz. Böylece çocuklarınızın Internete ne zaman bağlandıklarından haberdar olabilirsiniz.
3- Bilgisayarı çocuğunuzun odasına koymak yerine, herkesin sık kullandığı bir odaya yerleştirin. Böylece çocuğunuzun, uygun olmayan sitelere gitmesine kolaylıkla engel olabilirsiniz.
4- Beş yaşından küçük çocuklarınızın tek başlarına bilgisayar ve Interneti kullanmalarına izin vermeyin. Bilgisayar ve Internet kullanma saatlerini sınırlandırarak ve bu saatlerde çocuğunuza eşlik ederek, çocuğunuzun güvenliğini ve denetimini sağlayabilirsiniz.
5- Çocuklarınızın Interneti uygun kullanıp kullanmadıklarını, sık kullanılanlar ya da daha önce girilen sayfaların listesini kontrol ederek denetleyebilirsiniz.
6- Internetin doğru kullanımı hakkında bildiklerinizi, arkadaşlarınızla ya da çocuklarınızın arkadaşlarının ebeveynleri ile paylaşabilirsiniz. Böylece çocuğunuzun, arkadaşlarının evinde de güvende olmasına yardımcı olabilirsiniz.
7- Çocuğunuz yanınızdayken uygun olmayan sitelere girmeyin. Çocuklarınız için uygun olmadığını düşündüğünüz sitelere girdiyseniz GEÇMİŞ bölümünden bu siteleri silebilir böylece çocuğunuzun daha sonra bu siteye ulaşmasını önleyebilirsiniz.
8- Çocuğunuzu Internette tanıştığı kişilerle, hiçbir şekilde telefonda konuşmaması ya da herhangi bir şekilde buluşmaması konusunda uyarın.
9- Eğer Internet aracılığıyla çocuğunuzdan bilgi isteniyorsa, sitenin güvenli olup olmadığını mutlaka kontrol edin. Bu bilgilerin ne amaçla kullanılacağını öğrenin ve bu bilgilerin üçüncü şahıslara ulaştırılıp ulaştırılmayacağı konusunda bilgi edinin.
10- Hepimizin bildiği gibi teknoloji hızla ilerliyor ve gelişmeleri takip etmek gerek kendimiz, gerekse çocuklarımız için, içinde yaşadığımız Dünyayı anlamak ve hayattan daha fazla zevk almak adına bir gereklilik halini alıyor. Bu yeni öğrenme sürecinde hepinize keyifli yolculuklar diliyorum.
MESLEK SEÇİMİNİN KİŞİNİN YAŞAMINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
Meslek seçimi, bireyin hayatında verdiği en önemli kararlardan biridir, çünkü bireyin hayatının üçte biri mesleki etkinlikleri içermektedir. Meslek, sadece bir para kazanma, geçim sağlama yolu değil, belki bunlardan da önemlisi bireyin kendini ifade etme, kendini gerçekleştirme yoludur.
Peki, seçilen meslek bireyin yaşamında ne gibi etkilerde bulunacaktır?
Bireyin yaşamı boyunca devamlı bir iş sahibi olup olamayacağını tayin edecektir.
Yaşamı boyunca başarılı veya başarısız bir kişi olmasında önemli bir rol oynayacaktır.
Sürekli etkileşimde bulunacağı bireylerin çeşidini ve eş seçimini etkileyecektir.
Hayatı boyunca yaşayacağı çevre veya çevrelerin özelliğini ve yerini tayin edecektir.
Ailesinin kazanç şeklini ve düzeyini ve geçim tarzını belirleyecektir.
İşinden zevk alıp alamayacağını, bunun sonucunda sorumluk sahibi bir insan olup olamayacağını tayin edecektir.
Bunlara bağlı olarak meslekte ve mesleki eğitimde yaşanan doyumsuzluklar, hayal kırıklıkları bireyi doğrudan etkilemekte, dolayısıyla bireyler mutsuz olmaktadırlar.
Her mesleğin kendine özgü gerekleri, çalışma koşulları ve sağladığı olanaklar farklıdır. Meslekler arasında bu ve benzeri alanlarda gözlenen farklılıklar, bireylerde yetenek, ilgi, gereksinme gibi psikolojik nitelik çeşitlemesine denk düşmektedir. Bu yüzden bireyin kendi gelişimine en çok fırsat hazırlayacak, gereksinimlerini en iyi biçimde doyurabilecek alanı seçebilmesi önem kazanmaktadır. Sağlıklı bir seçim ise ancak kişinin kendini ve seçeneklerini yakından tanıması ile mümkün olmaktadır.
Meslek seçimi, bireyin kendisine açık meslekleri, çeşitli yönleriyle değerlendirip, kendi gereksinmeleri açısından, istenilir yönleri çok istenmeyen yönleri az olan birine yönelmeye karar vermesi olarak da tanımlanır. Bireyin seçtiği meslek, onun yetenek ve ilgilerine uygun olduğu taktirde bunları geliştirmek ve tam olarak fonksiyonda bulunmak kendi elindedir. Özellikle yeteneğinin altında mesleklere girenlerde bir süre sonra uyumsuzluk, can sıkıntısı ve başarısızlık baş göstermektedir.
Öte yandan belli bir meslek için bir bireyin seçimi gerçekte bir yordama (tahmin etme) sorunudur. Bu seçme, söz konusu iş için başvuruda bulunan adaylardan hangisi ya da hangilerinin bu işi en iyi bir biçimde yerine getirebileceklerine ilişkin bir yordamayı içermektedir. Bu yordamanın olabildiğince geçerli ve güvenilir verilere dayandırılması, mesleği seçecek bireyin yararına olduğu gibi, işverenin de yararına olacaktır.Kullanılmakta olan çeşitli psikolojik testlerin geliştirilmelerinin nedenleri; başkalarının birey hakkında ya da bireyin kendi-kendisi hakkında, vermek durumunda olduğu çeşitli kararlara yardımcı olmaktır. Meslek seçimi bireyin kendisi hakkında bir karar vermesini gerektirmektedir. Bunun yanında çeşitli alanlarda eğitim veren kurumların bu alanlarda eğitim görecek bireyleri saptaması işi de üniversiteler adına bir karar ve yordama sürecini içermektedir.
Yetenek:
Sağlıklı bir meslek seçimi ancak bireyin kendi ilgi, yetenek ve ihtiyaçlarını, aynı zamanda seçeneklerini iyi tanımasıyla mümkün olmaktadır. Yetenek, bir kimsenin belli bir eğitim sonucunda bilgi; beceri ve davranış takımı kazanmasının belirtisi olarak düşünülen özellikler bütünüdür. Yetenek, eğitimden yararlanma gizil gücü olarak da tanımlanmaktadır. Bugün, zeka denen gücün, kalıtım ve çevrenin etkileşimi ile oluştuğu bilinmektedir. Kişinin, doğuştan getirdiği ve ne kadar olduğunu bilmediğimiz gizil gücü, çevresel olanakların sağladığı gelişimle, "bir işi yapabilme gücü" durumuna dönüşmektedir. Buna göre çevre elverişli olduğu oranda, kişi iyi gelişecek ve yeteneklerini gösterecektir.Günümüzde yetenek ölçülebilen bir özelliktir. Bu özelliğin ölçüm yollarından biri psikolojik testlerdir. Yetenek testleri, "Genel" ve "Özel" olarak ikiye ayrılmaktadır. Genel yetenek testleri daha çok, sözcükler, sayılar, şekiller ve akıl yürütmekle ilgili sorulardan oluşmaktadır. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)'nin kullandığı testler, bu amaca yönelik testlerdir. Sözel ve sayısal düşünme yeteneklerine ilişkin ortak puan genelde, okul başarısını yani genel akademik başarıyı ölçmede isabetli olabilmektedir. Ancak, kimi mesleklerde ya da öğrenciyi bu mesleklere hazırlayan programlarda başarılı olunup olunamayacağını kestirebilmek için, özel yeteneklerin bilinmesine gerek duyulmaktadır. Özel yetenek, belli bir zihinsel veya fiziksel faaliyeti öğrenebilme kapasitesidir.
Üniversiteye giriş sınav soruları, kendi bilim alanlarında uzman kişiler tarafından hazırlanmakta ve çeşitli alanlarda bireyleri elemeye yönelik olmaktadır. ÖSYM'nin temel amacı, yüksek öğretim programlarına girmek için başvuran adaylar arasından bu programlarda başarılı olma olasılıkları ötekilerden daha yüksek olanları seçerek bu programlara yerleştirmektir.
Birey, meslek seçiminden önce başlıca dört konuyu iyi bilmek zorundadır.
1. Kendinizle ilgili bilgi sahibi olmalısınız:
Hangi konulara ilgi duyuyorsunuz?
Hangi konularda yetenekli olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Kişilik özelliklerinizi biliyor musunuz? (Örneğin, liderlik özelliğine sahip olduğunu düşünen birey, ilerleme olanağı olmayan bir meslek seçtiğinde mutsuz olabilecektir.)
Yaşamdan beklentileriniz neler?
Yaşamda en çok nelere öncelik ve önem veriyorsunuz? Para kazanma, ün sahibi olma gibi.
Fiziksel özellikleriniz seçmeyi düşündüğünüz mesleğe uygun mu? (Örneğin, pilotluk eğitimi almak isteyen bireylerin görme kusuru olmaması gereklidir.)
2. Seçmeyi düşündüğünüz meslek konusunda bilgi sahibi olmalısınız:
Mesleğin gerektirdiği özellikler nelerdir, meslek hangi yetenekleri, ilgileri, kişilik özelliklerini, fiziksel özellikleri gerektirmektedir?
Meslekte yapılan işler nelerdir?
Mesleğin çalışma ortamı nasıldır?
Mesleğin kazanç durumu nedir?
Önümüzdeki on yıl içinde mesleğin ülkemizdeki durumu nasıl olacaktır?
Meslekte yükselme olanakları nasıldır?
Meslekte kadın/erkek çalışan oranı nasıldır?
Meslek, staj, zorunlu hizmet gibi çalışmaları gerektirmekte midir?
3. Sizi, seçtiğiniz mesleğe hazırlayan yüksek öğretim kurumları hakkında bilgi sahibi olmalısınız:
Hangi yüksek öğretim kurumları, seçilen mesleğe eleman yetiştirmektedir?
Seçilen yüksek öğretim kurumu yılda kaç öğrenci almaktadır?
Daha önceki yılların taban-tavan puanları nelerdir?
Seçilen yüksek öğretim kurumu hangi puan türünde öğrenci almaktadır?
Öğrenim süresi kaç yıldır?
Özel bir ödeme gerektiriyor mu, bu ödemeleri karşılayabilecek misiniz?
Yüksek öğretim kurumunun bulunduğu yer ve sunduğu olanaklar öğrenci için yeterli mi?
4. İçinde bulunduğunuz ortaöğretim sistemi ve Öğrenci Seçme Sınavı hakkında bilgi sahibi olmalısınız:
Görüldüğü üzere, meslek seçimi uzun bir zamana yayılan bir süreçtir. Günümüzde öğrencinin kendi özelliklerini anlayabilmesi, kendisine açık yüksek öğrenim olanaklarını, içinde bulunduğu sistemi ve seçmeyi düşündüğü meslekleri tanıyabilmesi için, okullarımızda ve dershanelerde bulunan Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisleri profesyonel yardım sağlamaktadır. Ayrıca, konu hakkında detaylı araştırma yapmak isteyen öğrenciler Sosyal Sigortalar Kurumunun Meslek Danışma Merkezine başvurabilir ve yukarıda sözü geçen konularda yardım alabilirler. Lise öğrencilerinin, bireysel olarak üniversitelerin Halkla İlişkiler Bölümlerine başvurarak bilgi istemeleri de, üniversiteleri detaylı biçimde tanımalarında yardımcı olabilecektir.
2 Mart 2009 Pazartesi
OKUL KORKUSU
Psikolog Doktor Şule Çelik White
Okul Korkusu (Fobisi) Nedir?
Çocuk bir gün birdenbire okula gitmek istemez; zorlamalar karşısında endişe duyar; panik içine girer, midesi bulanır, kusar, başı döner, ağlar gitmemekte direnir. Bazıları zorlamalara dayanamayıp yola çıkar, ya yarı yoldan döner, ya sınıftan çıkar eve gelir. Başlangıç bazen sinsidir. Ön belirtiler günlerce sürebilir. Çocuk neşesizdir, uykuya dalmakta güçlük çeker. İştahı kesilir, ödevlere karşı ilgisi azalır. Her sabah bedensel bir yakınmayla uyanır. Başı, karnı ağrır, midesi bulanır ve sonunda bir gün okula gitmeyeceğini söyleyiverir. Neden olarak, öğretmenden korktuğunu ya da arkadaşının kendisini rahatsız ettiğini söyleyebilir. Bazı çocuklar ise tanımlayamadıkları bir korkudan söz ederler. Çoğu zaman evde rahattırlar. Şiddetli vakalarda çocuklar evde de huzursuzdurlar. Bağlı ve bağımlı oldukları aile bireyini(bu genellikle annedir) BİR yere bırakmaz, peşinde dolaşırlar. Kronik anksiyete (sürekli kaygı) içindedirler, hiçbir şeyle oyalanamazlar. Belirtiler genellikle okula gitme vaktinde yoğunlaşır, okuldan ayrılma vaktinde azalır ve daha çok Eylül, Ekim aylarında ortaya çıkar.
Yapılan çalışmalar, özellikle ilkokul döneminde olan çocukların yüzde beşinin okul korkusu yüzünden okuldan geri kalmakta olduğunu göstermektedir. İlköğretim ikinci devrede ve lisede de görülebilen okul korkusunun tedavisi yaşı küçük olan çocuklarda daha kolay olmaktadır.
Okul Korkusunun Nedenleri
Okul korkusu ne şekilde ortaya çıkmış olursa olsun, kaynağı genellikle anneden ya da anne yerine geçen kişiden ayrılma korkusudur. Bu hastalık aslında bir aile nevrozudur. Okul korkusu olan çocukların bulunduğu ailelerde genellikle aile bireyleri birbirine çok bağlı ya da bağımlıdırlar. Sürekli biri öbürüne bir şey olacağı korkusunu yaşar.
En sık görülen nedenler olarak şunlar söylenebilir:
Anne ya da baba sürekli anksiyeteden (kaygıdan) yakınmakta ve kendilerine bir şey olacağından korkmaktadırlar.
Anne-baba çocuğa okulda, yolda bir şey olacağından korkmaktadırlar.
Çocuk kendi yokluğunda anne ya da babasına bir şey olmasından korkmakta ya da kendisini terk edip gideceklerinden korkmaktadır.
Çocuk anne ve babasının yokluğunda kendisine bir şey olacağından korkmaktadır.
Okul korkusu geliştiren çocuklar genellikle başarı kaygısı olan, uslu, uyumlu, aşırı onay bekleyen çocuklardır. Bu kişilik özelliklerine sahip çocuklarda tetiği çeken bir etken hastalığı başlatır (ailede hastalık, ailede sosyoekonomik bir kriz, kardeş doğuşu, göç, bir kayıp, okul veya öğretmen değişikliği, okulda onurunu, bedeninin tehdit eden bir durum gibi).
Okul Korkusunu Yenmesi İçin Çocuğunuza Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz?
1. Çocuğunuzun okula dönmesi konusunda ısrar edin: Okul korkusunda yapılacak en iyi şey, çocuğunuzu mümkün olduğunca çabuk okula geri götürmenizdir. Okula devam çocuğunuzun okul korkusunda yaşadığı fizyolojik belirtilerin azalmasına yardımcı olur ve sonunda çocuğunuz okula gitmekten yeniden zevk almaya başlar. Bu nedenle çocuğunuzu okula gitmeye devam ettiği sürece kendini daha iyi hissedeceği konusunda ikna edin.
2. Okula Gitme Zamanlarında Eskisinden Daha Kararlı Olun: Önceleri okul sabahları güç olabilir. Çocuğunuza kendisini nasıl hissettiğini sormayın bu durum çocuğunuza şikayet etmek için fırsat ve cesaret verecektir. Çocuğunuzu gözleyin, eğer ev içinde dolaşabiliyor ve çok rahatsız görünmüyorsa okula da gidebilecektir. Eğer çocuğunuzun fiziksel yakınmaları varsa ve genel yakınmalarına benziyorsa, çok fazla tartışmadan onu hemen okula hazırlayın ve gönderin. Eğer çocuğunuzun sağlığı konusunda endişeli iseniz doktor kontrolü yararlı olacaktır. Aksi halde okula gönderin ve öğretmeni durumdan haberdar edin, çocuğunuz ciddi bir şekilde hastalanırsa sizi arayıp haber vermelerini isteyin.Çocuğunuz okula geç kaldığında, servisi kaçırdığında, mutlaka onu okula göndermek için başka çözümler geliştirin ve en kısa zamanda okula gönderin. Bazen çocuğunuz kendiliğinden eve dönebilir, bu durumda da yapmanız gereken onu okula geri göndermektir.
3. Okul Çalışanlarının Yardımını isteyin: Çocuğunuzun öğretmenini konu hakkında bilgilendirmeniz, öğretmenin çocuğunuzu anlaması konusunda yardımcı olur. Öğretmenin bilgilendirilmesi, öğretmenin çocuğunuzun bazı davranışlarını daha toleranslı olmasını sağlayabilecektir.Eğer okulda bir hemşire varsa, hemşirenin de aydınlatılması yerinde olacaktır. Okul hemşiresine, çocuğunuz fiziksel yakınmalarla gelirse onu eve göndermek yerine, 10-15 dakika dinlenmesine izin verdikten sonra çocuğunuzu sınıfına geri göndermesini söyleyebilirsiniz.
4. Çocuğunuzla Okul Korkusu Hakkında Konuşun: Okula gitme vakti dışında bir zamanda çocuğunuzla okul korkusu hakkında konuşun. Okul korkusu hakkında çocuğunuzu suçlamayın ya da küçümsemeyin. Bu durumun bir çok çocuk tarafından yaşanabildiğini ve zaman için kendisini mutlaka daha iyi hissedeceğini anlatın. Çocuğunuzu tam olarak neyin mutsuz ettiğini öğrenmeye çalışın. Çocuğunuza, olabilecek en kötü şeyin ne olabileceğini sorun. Eğer sizin bu konu hakkında yapabilecekleriniz varsa söylemesini ve elinizden geleni yapacağınızı söyleyin. Eğer çocuğunuz okulda fiziksel belirtilerin çok artmasından korkuyorsa, öğretmene ya da okul hemşiresine söyleyip, uygun bir yerde 10-15 dakika dinlenebileceğini söyleyin.
5. Çocuğunuzun Akranları İle Zaman Geçirmesine Yardımcı olun: Okul korkusu olan çocuklar, okul dışında daha çok aileleri ile zaman geçirmek, evde oynamak, odalarında yalnız olmak ya da televizyon seyretmek vs. isterler. Bir çoğu geceleri arkadaşlarının evinde kalamaz, hemen eve dönmek isterler. Böyle durumlarda çocuğunuzu akranları ile vakit geçirmesi için teşvik edin. Çocuğunuzu çeşitli aktivitelere göndermek, arkadaşlarını evinizde geceleri kalmaları için davet etmek, çocuğunuza yardımcı olacaktır.
Kaynakça
Öztürk, M. Orhan1989 Ruh Sağlığı ve Bozuklukları. İstanbul
http://www.nuhoglu.com/buyume.htm#okul
http://www.choc.com/pediatric_adv/hhg/bschphob.htm
http://www.psikoturk.net/Cocuk_okul_fobisi.asp
http://www.pedam.com/cocuk_psikolojisi/okul_fobisi.htm
http://www.childnetma.org/KB/phobias.html
http://www.Idonline./org/Id_indepth/parenting/naspschool_avoidance.html
http://www.ee.liverpool.k12.ny.us/EE/staff/psychologist/phobia.html
http://members.aol.com/_ht_a/lovetuls/skeelphobia.html
http://www.suite1001.com/article.cfm/granparents/32552
21 Nisan 2008 Pazartesi
ÇOCUKTA CİNSEL GELİŞİM VE EĞİTİM
Çocuklar genellikle iki yaşından itibaren bedenlerini keşfetmeye ve merak etmeye başlarlar. Bu keşif sırasında doğal olarak genital organlarını da fark ederler. Aşağı yukarı aynı yaşlara rastlayan tuvalet eğitimi çocukların genital organları hakkındaki meraklarını daha da arttırabilir. Çocuklar, tesadüfen genital organlarına dokunduklarında, hoşlanma hissederler ve bu yüzden bu davranışı daha sık tekrar edebilirler.
Bu durum anne babaları endişelendirebilir. Anne babalar çocuğun bu davranışlarını engellemeye çalışırsa çocuk daha fazla merak duyacak, engellenme karşısında suçluluk duyguları oluşabilecektir. Çocuğun bu davranışı doğaldır ve çocuk sadece bedeninin herhangi bir bölümüne dokunmaktadır. Çocuk biraz daha büyüdüğünde cinsellik hakkında bazı bilgiler verilebilir. Bu dönemde çocuğun davranışları normal ve doğal olarak kabul edilmelidir.
Ancak, çocuğun genital organları konusundaki ilgisi abartılıysa ya da çocuk sık sık genital organlarına dokunuyorsa bu durum çocuğun yaşamında stresin belirtisi olarak kabul edilebilir. Eğer böyle bir durumla karşı kaşıya olduğunuzu düşünüyorsanız, çocuğunuzu endişelendiren bir durum olup olmadığını araştırabilirsiniz. Böyle bir durumda çocuğun yaşamında baskıya neden olabilecek konuların, beslenme, tuvalet eğitimi ya da başka konularda eğitim verirken sergilediğiniz tutumun incelenmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması çocuğunuza yardımcı olabilecektir.
Üç-Beş Yaşlarında Cinsel Eğitim:
Çocuklar 3-5 yaşlarından itibaren temel cinsellik özeliklerine ilgi göstermeye başlarlar. Bebeklerin nereden geldiklerini, neden kız ve erkeklerin bedenlerinin farklı olduğunu sorabilirler. Anne babalar bu durumda çocukların sorularını anlayabilecekleri basitlikte fakat doğru terimleri kullanarak cevaplandırmalıdırlar. Sorular cevaplandırılırken anne babaların konuyu doğal bir olgu olarak ele almaları, utanç sergilememeleri çocuğun konuya yalnızca gereken ilgiyi göstermesine yardımcı olacaktır.
Çocukların büyük çoğunluğu bu dönemde kendi cinsel organlarıyla ya da arkadaşlarının cinsel organlarıyla oynamak isteyebilirler. Bu durum, yetişkinlerin cinsellik hakkındaki tutumlarından farklı olarak değerlendirilmelidir. Çocuğun bu ilgisinin yalnızca meraktan kaynaklandığı dikkate alınmalıdır. Çocuk yalnızca merakı yüzünden sergilediği bu davranışları yüzünden cezalandırmamalı ya da azarlanmamalıdır.
Öte yandan siz, çocuğunuzun bu tip davranışlarının sizin aile terbiyenize uygun olmadığını ve hala sınırlandırılması gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Böyle bir durumda çocuğunuza, bu tip bir ilginin normal olduğunu ama herkesin önünde bu gibi davranışlarda bulunmanın uygun olmadığını söyleyebilirsiniz. Bu durum, aynı zamanda çocuğunuza, herkesin bedeninin özel olduğu, muayene sırasında doktorun ya da herhangi bir acı duyduğunda ailesi dışında, kimsenin bedenine dokunmasına izin vermemesi gerektiğini öğretmeniz için de iyi bir fırsat olabilir. Böylece çocuk cinselliği doğal ama kişiye özel bir davranış olarak algılayabilecektir.
Bu dönemde bazı çocuklar karşı cinsten ebeveynlerinin genital organları ile ilgilenmeye başlayabilirler. Kız çocukları babalarının ilgisini çekme konusunda anneleriyle yarışmaya girebilirler, anne babalarının cinsel yaşamları hakkında sorular sorabilirler. Anne babaların, çocuğun merakını gidermek adına, cinsel yaşamları hakkında çocuğa bilgi vermeleri sakıncalıdır. Cinsel yaşamın özel bir konu olduğu ve başkaları ile paylaşılamayacağı ifade edilmelidir. Çocuğun anne baba ile aynı odada yatması, anne babanın evde çıplak dolaşmaları, çocuğun merakını daha fazla arttıracaktır. Bu nedenle, doğduğu günden itibaren en kısa zamanda çocuğun odası ve yatağı ayrılmalıdır. Çocuğun sorularının kaynağı, bilmediği bir konuya duyduğu meraktır. Bu durum normaldir ve ailenin anlayışlı tutumu ile kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Cinsellilik hakkında çocuğa bilgi vermek için en uygun kişiler anne babalardır. Buna rağmen anne babalar kendilerini bu konuda bilgi vermede yetersiz bulur ve soruları geçiştirmeye çalışırlarsa, çocuklar yaşları ilerledikçe sorularına başka yerlerden cevap aramaya girişebilirler. Böylece anne babalar çocuğun bu konuda sağlıklı bilgiye ulaşıp ulaşmadığını öğrenme şansını kaybedebilirler.
Cinsel eğitim konusunda anne babaların en sık sorduğu soru, çocuğu anne ve babadan hangisinin aydınlatacağıdır. Bu sorunun cevabı, "Çocuk kime soruyorsa, o" dur. Çocuğunuz sözü geçen yaşta olmasına rağmen cinsellikle ilgili sorular sormayabilir ya da çocuğunuz altı yaşında olduğu halde bu soruları sormaya yeni başlayabilir. Her çocuğun gelişim hızının birbirinden farklı olduğu unutulmamalıdır. Aileler de birbirinden farklıdır. Bu nedenle, çocuğunuzun soru sormamasının nedeni, böyle bir rahatlığı hissetmiyor olması ya da daha önce engellenmiş olması olabilir. Böyle bir durumda çocuk merakını arkadaşları ile oynarken gidermek isteyebilir. Anne babalar bu durumun farkında olduklarını çocuklarına hissettirebilir ve bu durumu çocuğu bilgilendirmek için bir fırsat olarak değerlendirebilirler.
Ergenlik Döneminde Cinsel Eğitim:
Bazen cinsel ilgiler 7-8 yaş ve ergenlik dönemi arasında azalır. Cinsel olgunlaşmayla bedensel değişikliklerin belirmesi ve genital bezlerin üretime başlamasıyla yeniden canlanır. Çocukluğunda anne babası tarafından bilgilendirilmeyen ergenin bu zorlu döneminde çok az şansı vardır. Çocukken soruları yanıtlanmadığı ya da yanlış yanıtlandığı, ihtiyaçları olduğunda yardım edilmediği için zorda kaldıklarında da ana babalarına başvurmazlar ve sadece okuduklarıyla yetinebilirler.
Çocuğun cinsel konulardaki merakı daha önce de belirtildiği üzere öteki meraklar gibi yerinde ve sağlıklıdır. Bu dünyayı tanıma ihtiyacından doğmaktadır. Aslında sağlıksız merak yoktur. Ancak merakın sağlıksız doyumu vardır. Kınanan merak saplantı haline gelebilir.
Kaynaklar
Eyre, R. ve Eyre, L. 1999 Çocuğuma Cinselliği Nasıl Anlatırım. İstanbul: Beyaz Yayınları
Salk, L. 1993 Çocuğun Duygusal Sorunları. İstanbul: Remzi Kitapevi
Yavuzer, H. 1985 Çocuk Psikolojisi. İstanbul: Altın Kitaplar Matbaası.
http://www.parenting-qa.com/
5 Nisan 2008 Cumartesi
ÇOCUĞUMU "CHAT" BAŞINDAN KALDIRAMIYORUM
Bilgisayarların yaygınlaşması, bilgisayar oyunlarının çoğalması çocukları bilgisayar başına çekmeye çoktan başlamıştı. Son zamanlarda ise, Internetin günlük yaşama girmesi sanal ortamda iletişim olanaklarının artması hepimizi ve çoğunlukla da çocukları bilgisayar başına adeta bağladı. Milyonlarca lira ödenerek alınan bilgisayarların yalnızca chat (sohbet), oyun, surf (Internette gezinti) amacıyla kullanılması ise anne babaları endişelendirmeye başladı. "Çocuğum eve gelir gelmez bilgisayar başına oturuyor, yemek yemeyi bile unutuyor ya da yemeğini bilgisayar başında yiyor. Kiminle konuşuyor, ne oynuyor... gibi sorular uzayıp gidiyor." Bu durum ise anne babaları endişelendirebiliyor. Ancak, iyi bilinmelidir ki, bilgisayar kullanmak ya da Internetten faydalanmak tek başına kişinin yaşamına asla olumsuz etkide bulunmuyor. Olumsuz etki ancak kişinin bilgisayarı veya Interneti ya da chat gibi iletişim araçlarını yanlış kullanması sonucu ortaya çıkabiliyor.
Öyleyse, bilgisayar oyunları, chat ya da Internette geçirilen zamanın çok fazla olduğuna nasıl karar verebiliriz?
Eğer bilgisayar başında geçirilen zaman kişinin yaşamında bazı güçlükler yaşamasına, örneğin derslerinde başarısız olmasına, sosyal yaşamdan uzaklaşmasına neden oluyorsa, bu durumda bilgisayar başında çok fazla zaman geçirildiği düşünülebiliyor.
Çocuklar chat yapmayı neden tercih ediyor? Sanal ortamda kurulan arkadaşlıkların çekiciliği nedir?
Kuşkusuz her çocuğun, gencin, bireyin "chat" yapma, bilgisayar oyunu oynama ve Internette gezinme nedeni birbirinden farklıdır. Anne babalar bu durumu değerlendirirken çocuğun farklılığını ve biricikliğini göz önünde bulundurmalıdırlar. Öte yandan, Internet, chat, bilgisayar oyunları hatta cep telefonları gibi teknoloji harikası araçlar ve hizmetleri çekici kılabilecek ortak konulardan da bahsedilebilir.
1. İletişim kurmada kolaylık sağlıyor: Chat günlük yaşamda kolay iletişim kuramayan çocuk ya da gençlere iletişim ve bir çok kişiyle tanışma olanağı sunuyor. Sanal ortamda bireyler kendilerini daha kolay ifade edebiliyorlar. Günlük yaşamda kendilerini ifade etmekte güçlük çekenler bile sanal ortamda kendileri veya başkaları ya da tanınmak istedikleri gibi olabiliyorlar.
2. Sosyal ortam sunuyor: Interaktif araçlar (iletişim araçları) aracılığıyla sunulan iletişim olanağı bireylere bir gruba ait olduklarını hissettiriyor. Bireyler üye oldukları gruplar içinde bir yerleri olduğunu hissediyorlar. Bu durum günlük yaşamda iletişim kurmada ve sosyal ortamlara katılmada güçlük yaşayan bireylere kolaylıklar sağlıyor. Bireyler bu gruplar içinde onaylandıklarını, kabul edildiklerini hissediyorlar.
3. İnsanlarla daha yakın ilişkiler kurmayı sağlayabiliyor: Internetin sunduğu iletişim olanağı bireyleri günlük yaşamda olduğundan daha çok yakınlaştırabiliyor. Bireyler bu ortam içinde içlerinden geldiği gibi iletişim kurup yakınlaşabiliyorlar. Internette yüzünü görmedikleri insanlarla dertleşmek daha kolay olduğu için bireyler daha derin ilişkiler kurabiliyorlar.
4. Çocuk ya da genç, olmak istediği kişi gibi davranabiliyor: Internet aracılığıyla hayallerindeki kişi olmak çok kolay. Bir insan, sosyal ilişkiler kurmada zorlanan, utangaç ya da yeterince kendine güvenli olmayan biri olsa bile, Internet ortamında olmak istediği kişi gibi davranabiliyor.
5. Ucuz ve uzun süre ve birçok kişi ile aynı anda iletişim imkanı sunuyor: Internet özellikle arkadaşları ile sürekli iletişim içinde olmaya bayılan ergenler için telefondan daha ucuz ve uzun iletişim olanağı sunuyor. Böylece çocuk ya da gençler aynı anda birçok arkadaşı ile birlikte iletişim kurma olanağını daha ucuza bulabiliyor.
6. Gerçeklerden kaçabilmeye yarıyor: Bilgisayar oyunları ya da Internet üzerinden sunulan içerik çok renkli, hızlı, görsel ve işitsel efektler tarafından zenginleştirilmiş olduğu için çocuğun ya da gencin, bilgisayar başında keyifli uzun zaman geçirmesine yardımcı oluyor. Bu da günlük sıkıntılar ya da sorunlardan uzaklaşmak isteyen çocuk ve gençleri bilgisayar başına çekiyor.
Son zamanlarda psikoloji alanında yapılan araştırmalar, Internette çok fazla zaman geçiren bireylerin, Internetten uzaklaştıklarında ya da uzaklaştırıldıklarında bağımlı insanlarda görülen çekilme etkilerine benzer belirtilerin görüldüğünü göstermekle birlikte henüz "Internet Bağımlılığı " diye bir hastalıktan tam olarak bahsedilemeyeceğini söylüyor. Amerika'da yapılan çalışmalara göre bugün 47 milyon insan Internet kullanıyor ama bunların yalnızca %5-10 kadarının Internet bağımlısı olduğu gözleniyor.
Aşırı Internet Kullanımı hakkında genel olarak iki görüş öne çıkıyor:
1. Teknoloji Bağımlılığı:
Bilgisayar, bilgisayar oyunları, telefon gibi teknolojik gelişmelerin sunduğu hizmetler, zengin görsel ve işitsel içerik sunuyor, her şeye hızla ulaşılabiliyor. Bu gibi hizmetler yoluyla zengin bir öğrenme ortamı sunuluyor öte yandan sunulan içeriğin hızlı, ani, beklenmedik formatlarda, düzensiz bir akış içinde olması çocuğun ya da bireyin dikkatini uzun süre bilgisayarda tutmasına yarıyor.
2. Bağımlılığa Yatkın Kişilik Yapısı:
Psikolojik sorunların görünen yüzü olarak da değerlendirilebilecek Internet ve chat bağımlılığı aslında bize bağımlı kişilik hakkında ipuçları sunabiliyor. O nedenle chat başından ayrılmayan çocuğun kişilik özelliklerinin değerlendirilmesi önemli. Internette çok fazla vakit geçiren bireylerin daha çok hassas, yalnız, çabuk sıkılan, içe-dönük, kendine güveni az olan, bağımlılık geçmişi ya da yatkınlığı olan bireyler olduğu üzerinde duruluyor.
Neler Yapılabilir:
1. Sanal yerine doğal ortam:
Çocuklarınızı arkadaşları ile doğal yollardan görüşmeleri için yönlendirebilir, onlara yeni olanaklar yaratabilirsiniz. Yaz kampları, hafta sonu doğa yürüyüşleri, evde ve bahçede yapılabilecek etkinlikler, hobiler, spor karşılaşmalarının izlenmesi gibi aktif ve doğal etkinliklere katılmasına yardımcı olabilirsiniz.
2. Spora yönlendirme:
Spor çocuklar ve gençlerin fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişimleri için son derece gerekli bir aktivitedir. Çocuğunuza uygun bir spor çalışması seçebilir ve haftanın 2-3 gününü spor yaparak geçirmesini sağlayabilirsiniz.
3. Arkadaşlık ilişkileri desteklenmeli:
Çocuğunuzun arkadaşlık ilişkilerini desteklemeniz, O'nu, varolan arkadaşlık ilişkilerini sürdürmek ve yeni arkadaşlık ilişkileri kurması için yüreklendirecek, böylece çocuğunuz bilgisayarda çok uzun ve gereksiz zaman geçirmek yerine arkadaşları ile olmayı seçecektir.
4. Sosyal Beceri Eğitimi:
Çocuklar ve gençler kendi akran grupları içinde iletişim kurmaya özendirilebilir. Eğer çocuk ya da genç iletişim kurmada, iletişimi başlatmada ve sürdürmede güçlük çekiyorsa, sosyal beceri eğitimlerinden faydalanılabilir. Bu konuda çocuğunuza, okulunda bulunan psikolojik danışman yardımcı olabilir ya da "Sosyal Beceri Eğitim Grupları" yapan özel psikolojik danışmanlık merkezlerinden yardım alınabilir.
5. Profesyonel Yardım:
Bunları yaptığınız halde çocuğunuzun giderek bilgisayar oyunlarına, bilgisayarda sohbet etmeye bağımlı bir hale geldiğini gözlüyorsanız ve bu durum çocuğunuzun okul başarısını, sosyal yaşamını olumsuz etkiliyorsa, bir psikologtan yardım alabilirsiniz.
6. Internet Kullanım Sözleşmesi:
Aile Çocuk Internet Kullanım Sözleşmesi, bilgisayar ve Internetin çocuklarınız tarafından etkili bir biçimde kullanılmasına yardımcı olabilir.
7. Aileler İçin Internet Kullanım Önerileri:
Bilgisayar ve Internette geçirilen zamanın sınırlandırılması, bilgisayar herkesin bulunduğu odaya konması gibi basit önlemler çocuğunuza etkili bilgisayar kullanma alışkanlığı kazandırmaya yardımcı olabilir.
Kaynaklar http://www.netaddiction.com/articles/symptoms.htm http://www.chem.vt.edu/chem-dept/dessy/honors/papers/ferris.htmlhttp://mentalhealth.about.com/library/weekly/aa092997.htm http://www.findarticles.com/cf_dls/m1175/n2_v31/21280057/print.jhtml http://www.islandscene.com/internet/1997/970101/stuck/ http://www.addictionrecov.org/wrkguide_www.htm http://www.addictions.com/internet.htm http://content.techweb.com/wire/news/aug/0813addict.html http://www.addictionrecov.org/intwhat.htm
http://www.netaddiction.com/parents.htmhttp://abcnews.go.com/sections/living/DailyNews/netaddiction_chat.html http://netculture.about.com/gi/dynamic/offsite.htm?site=
http%3A%2F%2Fwww.rider.edu%2Fusers%2Fsuler%2Fpsycyber%2Fcybaddict.html http://netculture.about.com/gi/dynamic/offsite.htm?site=http%3A%2F%2Fwww.usatoday.com%2Flife%2Fcyber%2Ftech%2Fctb096.htm
21 Kasım 2007 Çarşamba
Stresle Başa Çıkmak İçin On Adım
Okulda yeni bir doneme başlayacaksınız, zaman zaman icinizde tanimlayamadiginiz bir sıkıntı hissediyorsunuz. Sınava girmeden önce, bir arkadaşınızın doğum günü partisinde giderken, futbol maçına çıkmadan önce ya da törenlerde size bir görev verildiğinde yaşadığınıza benzer bir sıkıntı bu. Genel olarak "stres" diye tanımlanan bu durumla baş etmenin yolları var.
1. Kaygının belirtilerini belirleyin: Kaygılı olduğunuzda içinizden gelen sesin size ne anlatmaya çalıştığını bulmaya çalışın. "..... hakkında kaygılıyım." gibi. Bu sesi en çok ne zamanlar duyduğunuzu bulmaya çalışın. Bir sınav mı yaklaşıyor, bir futbol maçınız mı var ya da bir doğum günü partisine mi gideceksiniz..
Böyle zamanlarda neler yaptığınızı bulmaya çalışın, tırnaklarınızı yiyor olabilirsiniz, saçlarınızla oynuyor olabilirsiniz, ayaklarınızı sallıyor ya da yere vuruyor olabilirsiniz. Bu gibi belirtilerin farkına varmaya çalışın.
2. Yardım isteyin: Her şeyle tek başınıza baş etmek zorunda değilsiniz. Bu yüzden sizi aşan konularda yardım istemekten çekinmeyin. Yardım alacağınız kişi bir büyüğünüz, öğretmeniniz ya da okulunuzda bulunan rehber öğretmeniniz olabilir.
3. Sizi kaygılandıran güç durumlarla başa çıkmak için önceden stratejiler belirleyin: Size kaygı veren, zor gelen şeyleri yapmak için bir plan yapın. Örneğin, matematik sınavına hazırlanırken konuları günlere bölün, hazırlanmak için gerekli zamanı ayırın ve her gün yalnızca planladığınız bölümü çalışın.
4. Sizi rahatlatan aktiviteleri belirleyin: Müzik dinlemek, yürüyüş ya da spor yapmak, bir arkadaşınızı aramak sizi rahatlatıyor olabilir. Bunlar kaygı ile başa çıkmada sağlıklı aktivitelerdir. Kaygılandığınız zamanlarda bu etkinlikleri yapmayı deneyin.
5. Hatayı nasıl tanımladığınızı analiz edin: Kendinizi mi suçluyorsunuz? Kendini suçlamak ile sorumluluk almak birbirinden farklıdır. Karamsar olanlar kendilerini suçlarlar, iyimser olanlar kendilerini suçlamazlar. "Sınavda basarisiz oldum çünkü aptalım ya da yetersizim" demek yerine, " "Sınavda basarisiz oldum çünkü sınav benim çalışmadığım bölümleri içeriyordu ya da sinavda basarisiz oldum çünkü yeterince çalışmadım." demeyi deneyin. Bu durumda, bir sonraki sınavda yanlış ya da eksik olan davranışınızı değiştirme şansınız olacaktır. Yaşamınızın diğer alanları için de bunu yapmayı alışkanlık haline getirin. Sürekli kendini suçlama ve cezalandırma, kendine zarar verici davranış (self-defeating behavior) olarak tanımlanır ve gerçekte güçlü olduğunuz halde kendinizi güçsüz hissetmenize neden olur.
6. Stresli ve zor zamanlarda iyi uyuyun ve düzenli beslenin: Çok yoğun çalışmanız gereken dönemlerde öncelikle temel gereksinimlerinizi karşılamaya çalışın. Eğer böyle zamanlarda çok yorgun düşer ya da uykusuz kalırsanız, stresle başa çıkmak için gücünüz azalacaktır.
7. Size sıkıntı veren düşüncelerinizden kurtulmaya çalışın: Bir günlük tutun ve kızgınlıklarınızı, hayal kırıklıklarınızı, üzüntülerinizi kağıda aktarın.Bu süreç sizin hangi durumlarda kendinizi nasıl hissettiğinizi anlamanıza da yardımcı olacaktır.
8. Kendi sınırlarınızı belirleyin: Matematik sınavına bir gecede hazırlanabilir miyim ya da bir haftada on kilo vermem mümkün mü? Böyle gerçekçi olmayan hedeflere ulaşmaya çalışmak gücümüzün dışındadır. Kendinize ulaşılabilir hedefler belirleyin ve küçük adımlarla bu hedefleri gerçekleştirmek için elinizden geleni yapın.
9. Önceliklerinizi belirleyin: Öyle zamanlar vardır ki, yapılacak işler arasında sıkışıp kaldığımızı hissederiz. Çöplerin atılması, ödevin bitirilmesi, bir rapor yazmak için bir çok araştırma yapılması gerekmektedir vs., vs.
Böyle zamanlarda kendiniz için en önemli olan konudan en az önemli olan konuya doğru bir derecelendirme yapın ve işlerinize sizin için en önemli olandan başlayın. Önceliklerinizi belirlemeyi bir alışkanlık haline getirin.
10. Spor yapın: Egzersiz yapmak kendinizi daha canlı, enerjik hissetmenize yardımcı olur. Basketbol oynayın, yürüyüşe çıkın, koşun, yüzün, futbol oynayın.Ne kadar az zamanınız olursa olsun mutlaka hoşunuza giden bir egzersiz yapmaya çalışın.